CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması için “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi için Genel Başkan Yardımcıları, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mahsur Yavaş ve Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ile birlikte Düzce’ye geldi.
Düzce Otoban Gişelerinde CHP Düzce Milletvekili Talih Özcan ve partililer tarafından karşılanan Özer, miting için Anıtpark Meydanına geçti. Partililer, miting saatinden önce Anıtpark Meydanını doldururdu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın konuşmasıyla başlayan miting, CHP Düzce İl Başkanı Özcan Dağıstanlı’nın Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İmamoğlu’nun mektubunu okumasıyla devam etti. Ardından Anıtpark Meydanı’ndan bulunan coşkulu kalabalık karşısına çıkarak, halka seslenen Özel’in hedefinde ise, AK Parti hükümeti vardı.
Özel konuşmasına, "Güzel Düzce, Türkü, Abhazı, Çerkezi, Pomağı tüm renkleriyle kucaklaşan, Atatürk'e, onun devrimlerine bağlı olan, tarih boyunca haksızlığa susmayan, meydanlara sığmayan Düzce merhaba. Bugün bütün zulümlere karşı Düzce'nin vicdanına sığınmaya ve sesimizi yükseltmeye geldik" sözleriyle başladı.
"19 Mart darbesinden sonra tüm Türkiye ayağa kalktı" diyen Özgür Özel, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"7 gün 7 gece mücadele verdik. Sabahın erken saatinde kayyum diye kalkanlar, karşısında milleti buldu. Yarın da Antalya'da olacağız. Ama Düzce bizi öyle içten öyle yürekten çağırdı ki; buraya gelmeden, sizinle göz göze gelmeden, bu itirazı buradan yükseltmeden edemedik. Gitme dediler, AK Parti'nin kalesidir dediler. Düzce'yi tanımamışlar. O eski siyaset, kutuplaşmalar geride kaldı. O kaleler geride kaldı. Düzce, AK Parti'nin ya da başkasının kalesi değildir; milletin kalesidir. Türkiye'nin tüm demokratları bir otokrata karşı birleştik. Artık Düzce ne AKP’nin ne başka partinin. Sadece milletin kalesidir. O kale senin bu kale benim; öyle bir siyaseti geride bıraktık. Biz artık bütün demokratları bir otokrata karşı birleştik. Sabahın erken saatlerinde kayyum diye kalkanlar karşısında milleti buldular.
1963’ten bu yana Düzce’de belediye kazanamadıklarını belirten CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 2023’te yapılan genel seçimlerde Düzce’nin ilk CHP’li milletvekili olan Talih Özcan’ın seçilmesinden teselli bulduklarını söyledi. Özel sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Düzce Belediyesi’ni en son 1963’te, Bolu’nun ilçesi iken kazanmıştık. O gün bugündür Düzce’de bir belediye kazanamadık. Düzce’de o günden beri çok iyi sonuçlar alamadık. Sağ olsun, emeğiyle, gayretiyle Talih Özcan vekilimizi 2023’te Ankara’ya gönderdiniz, teselli bulduk.
Ancak şunu söyleyelim: Artık Düzce, ne eski Düzce; artık Cumhuriyet Halk Partisi, ne eski gücünde; artık biz Düzce’yi tanıdık.
Plaka numarası son sırada olsa da bizim gönlümüzde bir numara. Düzce’de düşük oy da alsak, 'kusur bizde' dedik. Düzce’ye küsmedik, kimseye küsmedik. Bundan sonra da kenara, küstürenlere, kavga ettirenlere, kutuplaştıranlara inat; gönül gönüle, göz göze, omuz omuzayız. Biz kazanacağız, iyilik kazanacak, kötüler kaybedecek.
Zaman zaman bir slogan, 'Aman' diyorum, 'Yapmayın, yanlış anlaşılmasın' Diyorlar ki: 'Gün gelecek, devran dönecek, AK Parti hesap verecek'. Buradan açık söylüyorum: Evet, gün gelecek, devran dönecek ama hırsızlar, uğursuzlar, darbeciler hesap verecek. Ben AK Parti üyesiyim, eyvallah. Torun mülakata girecekti, AK Partili oldum, eyvallah. Geçmişte çok beğendim, oy verdim, eyvallah.
“Düzce, söz verip de unutanları çok gördü”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Düzce için yaptığı çalışmalardan bahseden Özel, “Ancak şimdi yokluk var, yoksulluk, işsizlik, enflasyon... Televizyonda gördüklerime gönlümde rıza yok ve bundan sonra ben aslında 'AK Parti gitsin istiyorum ama ya gelince bana bir şey olursa?' Düzce’den bütün AK Partililere şunu söylüyorum: AK Parti üyesi olmak, geçmişte oy vermek, onun döneminde işe girmiş olmak... Bunlardan kimse endişe etmesin. Bizim derdimiz bu ülkenin güzel insanlarıyla değil; varsa bir haksızlık yapan, onlar düşünsün. Sizi kucaklıyoruz.
Bu iktidar yıllarca Düzce’nin oyunu aldı. Hizmet etmeye gelince de pek ortalarda görünmedi. Düzce’yi yalnız bırakmayan biri vardı.
2002’deki son depremin ardından koşup Düzce’ye gelen, Düzce’nin ihtiyaçlarını saptayan, sekiz ilçesinde projeler geliştiren, 42 bin 300 metre su şebekesi ve kollektör hattı yapan, 2 bin 500 metre deşarj hattını yapan, çok sayıda projesi burada devam eden Ekrem İmamoğlu’ndan başkası değildi.
Düzce, söz verip de unutanları çok gördü. Kanal İstanbul’un peşine düşenler, Melen Barajı’nı yapmıyorlar, yapamıyorlar. Yapım kararı 1990’da alındı, 2012’de imzalar atıldı. Bitmeyen barajdaki çatlakları Ekrem Başkan’ın ekipleri ortaya çıkardı.
Milletin 1 milyar lirasını — o günün parasıyla — çarçur ettiler. Hem de hiçbir şey ortaya koymadılar. Ama Düzce ve sekiz ilçesinde harıl harıl çalışan, hem de yapmasa 'neden yapmadın' denmeyecek olan Ekrem Başkan ile İSKİ’nin Genel Müdürü Şafak Başak maalesef şimdi Silivri Cezaevindeler. Buradan hem Şafak Bey’e hem Ekrem Başkan’a yürekten bir selam yolluyoruz.
Düzce’nin, Karadeniz’in, Anadolu’nun Ekrem Başkanı ile muhabbeti birilerini rahatsız etti. O zamanlar kendi söyledi: 'Birilerinin Ekrem ağrısı tuttu' diye. Ekrem İmamoğlu ile sandıktan yarışmaya korkanlar, demokrasi tarihimize kara bir leke sürdüler.” İfadelerine yer verdi.
İmamoğlu’nun yargılanma sürecine de değinen Özel, “Aynı 27 Mayıs gibi, 12 Mart gibi, 12 Eylül gibi, 15 Temmuz gibi bir darbe kalkıştılar. Darbe bu kez postalla, tankla değil; savcı cübbesi ile geldi.
18 Mart’ta, bir iftar vakti Ekrem Başkan İstanbul’da iftar sofrasındayken, 31 yıl önce kendisine verilen diplomayı sırf 'Cumhurbaşkanı adayı olamasın' diye İstanbul Üniversitesi’nden iptal ettirdiler.
Buradan diplomayı gerçekte veren, iptaline direnen İşletme Fakültesi’nin dekanına, hocalarına teşekkür ediyoruz. Ancak onlar iptal etmeyince, üniversitenin yönetimini toplayıp ring araçları, duvarın boyasını, çevre temizliğini yapmaya yetkilendirenlerin diplomayı iptal ettiğini unutmadık. Onu yapanlardan bunun hesabını er geç soracağız.''
Evinden, ailesinin yanından, daha bir yıl önce bütün İstanbul’da her iki oydan birinden fazlasını alan, 'Şehrin emin insanı, biz Murat Kurum değil, ona güveniyoruz' diyen, beş yıl önce de 'Başbakan, Meclis Başkanı tanımam, Ekrem Başkan’a güveniyorum' diyen, İstanbul’un iradesine sabahın köründe darbe yaptılar, gözaltı yaptılar.
Düzce’nin güzel insanları, adil insanları, vicdanlı insanları, size bunu hatırlatmak isterim ki Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, Ekrem Başkan’a atılan bu iftiraların her birine muhataptı ve yargılandı.
Rüşvetten, ihaleye fesat karıştırmaktan, terör örgütüne yardım etmekten yargılandı. Ama bir gün evine sabah polis yollamadılar. Çoluğunun çocuğunun, eşinin yanından alarak, koluna girerek emniyete götürmediler.
Emniyette, nezarette tutmadılar. Yargılamayı bir gün bile tutuklu yapmadılar. Erdoğan yargılandı, ceza aldı, yine tutuklamadılar. Ta ki ceza kesinleşene kadar beklediler. Ceza kesinleşmişken bile polis göndermediler.
Çağırdılar, Saraçhane’ye çıktı, miting yaptı, davul ile zurna ile Pınarhisar Cezaevi’ne yollandı. Orada da dört ay boyunca kim istiyorsa yanında kaldı. Türkiye’nin dört bir yanından ziyaretine geldiler.
Kendi deyimiyle, Pınarhisar Cezaevi’nde dedi ki: 'Pınarhisar’ı milletimizle kucaklaşmak için medreseye dönüştürdük'. Günde yüzlerce ziyaretçi… Pınarhisar’da bir şiir albümü çıkardı, imzaladı Türkiye’ye yolladı. Albüm bütün Türkiye’de satıldı, kimse engellemedi.
Oysa Ekrem Başkan’ın sosyal medya hesaplarına kadar engel getiriyorlar. Milletvekilleri dışında ziyaretlere engel oluyorlar. Ben buradan bütün Düzce’ye hatırlatmak isterim ki, dünün mağduru Erdoğan, bugünün zalimi olmuştur.
Erdoğan, kendisine yapılmayanları bugün masum rakibine yapmaktadır. Şu an Ekrem Başkan için yalnızca iddia var, iddianame yok; iftira var, kanıtı yok; cezaevi var, yargılama yok. Olsa karar yok, olsa kesinleşme yok.
Ama sanki suçluymuş gibi Ekrem Başkan’ın resimlerine, posterlerine, afişlerine yasak getiren, onun resminden bile korkan bir anlayış var. İşte 'İmamoğlu’na özgürlük' yazan bu görselleri ellerinden toplamaya çalışanlara, bugün bile gençlik kolunun elindeki resimleri polise toplattıranlara, kalkanlara şunu söylüyoruz:
Afişleri, posterleri toplamakla bir sonraki Cumhurbaşkanını bu gençlerin yüreklerinden, gönüllerinden sökemezsiniz." Şeklinde konuştu.
Mitingde konuşan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş şu ifadelere yer verdi:
“Ankara’dan cumhuriyetimizin Başkentinden sizlere selam getirdim. Bizler 2019 yılından beri ben Ankara’da, 11 büyükşehir belediye başkanımızda kendi illerinde hizmet ettiler. Farklı bir belediyecilik anlayışıyla çalıştık.
Halktan yana, kamudan yana ki biz harcadığımız paranın sizlerden, milletten çıktığını bilerek asla israf etmeden beş yıl boyunca çalıştık.
Önceki dönemlerde herkes biliyordu, bizler belediyelerimizin dürüst yönetileceğini, bu ülkenin dürüst yönetilebileceğini ispat için beş yıldır çalışıyoruz. Beş yıldır çalışıyoruz, beş yıl önce seçilirken yüzde 51 oy ve üç tane belediyeyle hizmete başlamıştık.
5 yıl sonra hiç kimseyi ayırmadan tamamen vatandaş lehine yaptığımız çalışmalarla Ankara’da Türkiye rekoru kırarak yüzde 60.5’e oylarımızı çıkarttık. 3 olan belediyemiz de Ankara’da 16’ya çıktı.
Türkiye çapında da 220 civarında olan velediye sayımız büyükşehirlerde 16’ya çıkarken Türkiye çapında 420 belediyeye çıktı. Bütün belediye başkanlarımızın yaptığı örnek çalışmalar sayesinde yaptığımız ankette çok değil 2-3 ay önce yapılan ankette CHP’li belediye başkanlarının hizmette memnunuyet oranı yüzde 58’lere çıktı.
Bu ne demektir; bu ülkenin daha iyi yönetilebileceğine örnek olan belediyelerdi. Dolayısıyla artık iktidarın altından koltuk kayıyordu.
Bir şey yapılması lazım, ne yapılması lazım? Belediyelerin itibarsızlaştırılması lazım. Son gelen yasa tekliflerinden bazılarını söylüyorum; öğrenciler Ankara’da açıkta kaldılar, camii bahçelerinde gece konaklamak durumunda kaldılar. Hemen el attık hepsini belediyenin misafirhanelerine yerleştirdik.
Ve bunların birer sene kaybetmesinin önüne geçtik. Şimdi TBMM’ye kanun teklifi verdiler, belediyeler yurt çalıştırmasın diye.
Ankara’da ben belediye başkanı olduğumda kreş sayısı sıfırdı. Böyle bir gayretleri, faaliyetleri yoktu. Şu anda 40’a yaklaştı inşallah 100’ün üzerine çıkaracağız. Özellikle dar gelirli yerlerde anneleri çalışsın, çocuklar da hayata başlarken eşit başlasın diye kreşleri çoğaltıyoruz. Milli Eğitimin halini biliyorsunuz. Ben şöyle bir açıklama yaptım, okullarda sabun yok, temizlik yok...
Sadece mesaj attım dedim ki 'Arzu eden okullar belediyeye başvurabilirler. Belediyeye başvurursanız temizliğini biz yapacağız.' O çocuklar tertemiz okullarda okusun diye. Rahatsız oldular, onları da yasakladılar.
Şimdi belediye kanununu değiştirmek istiyorlar. Çünkü bu belediyelerin daha iyi yönetecek birilerinin eline geçeceğini düşünmediler. Şimdi de diyorlar ki 'yetkileri çok bunların elinden bu yetkileri alalım.' Sosyal yardımlar çok daha iyi ve inancımıza uygun şekilde yapılıyor Ankara’da.
Kartlara para yatırıyoruz, şu anda önümüzdeki hafta Kurban Bayramı'na girerken Ankara’daki dar gelirli 210 bin aileye 2 bin 500’er lira destek veriyoruz. Hükümet emeklilere 4 bin veriyor. Hükümetin geliriyle Ankara’nın gelirini kıyas edin lütfen. Sosyal yardımlarda eskiye göre çok daha fazlası söylediğim gibi insani bir şekilde yapılıyor.
Çiftçilerimize yardım yapıyruz, onlar üretsin ilerde başkalarına muhtaç olmayalım diye. En iyi bildikleri işi yapmaları için çiftçilerimize tohum, gübre, mazot yardımı, fide yardımı her şeyi yapıyoruz ki onlar üretsin diye.
Eskiden bunların hiçbirisi yoktu. Mesela en son yaptığımızı anlataym; biliyorsunuz bu sene meyvelerimiz dondu. Burada da başta fındık olmak üzere bir çok zaiyat var. Hükümet hala destek açıklayacak... 6 bin 500 tane çiftçimize destek veriyoruz.
Bu yaşadıkları zaiyattan mahrum kalmasın diye. Nerede yardıma ihtiyacı olan varsa belediyelerimiz onun yanındadır. Bütün Türkiye’de böyledir. Bu nedenle artık siyasi operasyonlara başlandı. Türk halkının yüzde 65’i bu operasyonların siyasi olduğuna inanıyor.
Bakın ben hukukçuyum. Masumiyet karinesi diye bir şey vardır, beraatı zimmet asıldır. Bunun anlamını belki gençler bilmeyebilirler.
Herkes kanun nazarında masumdur, tutukluluk istisnadır. Şimdi öyle değil, daha savcılıktayken suç örgütü lideri olarak ilan ediliyor insanlar, X hesapları yasaklanıyor, fotoğrafları yasaklanıyor. Bu tamamen Anayasa ve yasalarımıza aykırıdır.
Dolayısıyla bu yapılanların siyasi olduğu konusunda hiç kimsenin en ufak şüphesi yoktur. Biz hukuka davet ediyoruz, hukuk herkese lazımdır.
Başta Ekrem başkan olmak üzere seçilmiş tüm belediye başkanlarımızı TRT’den canlı yayında yargılayın. Yargılanmaktan kaçmıyoruz, bizim hiçbirimizin dokunulmazlığı yok.”