Bugün bir ulusal konudan bahsedelim. Aklımızın erdiği kadar. Yani Türkiye'nin gündemi ile ilgili bir gündem var biliyorsunuz. Bir İmralı gündemi var. Şimdi İmralı'da eşi, ilk eşi devletin istihbaratçısı olan bir kişinin kızı olan Abdullah Öcalan'dan bahsediyoruz. Siyasal bilgiler fakültesi hayatın birçok noktasında bir el tarafından kollanan, korunan ve büyütülen bir isimden bahsediyoruz. Bu ismin, bu hareketin Türkiye'ye maddi olarak, manevi olarak, içtimai olarak, hepsinden önemlisi bu toprakların evlatlarının kanlarının bedeliyle 40 yıldan beri ödetti.
TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİ DÜNYAYI YÖNETTİ
Nasıl bir yapıysa bu, ölen Kürt Ahmet'in, dağdaki Kürt Ahmet'in dedesiyle, onunla savaşan Türk Mehmetçiğin, ordunun, Mehmet'in dedesi İhya-i Kelimetullah'ta, devlet-i ebedi müddet duygusunda, Çanakkale'de, Yemen'de, Trablus'ta dünyanın her yerinde beraber can verdiler. Candaştılar.
Şu anda düşman mı oldular? Kim yaptı bunu? Bunun bedeli çok ağır oldu bu ülkeye. Ya birileri, bu işten nemalanmaya çalışıyor. Bitsin bu kavga, bitsin bu düşmanlık. Birisi el atmış. Kim atarsa atsın. Devlet Bahçeli, "Ben gideceğim." demiş. Adamı tepe tuttular. Ya İmranlı'ya mı gidilecek, Kandil'e mi gidilecek? Kim gelecek? Salih Müslim mi gelecek? Ne olacaksa şu coğrafyada Türk'ün ve Kürt'ün birlikteliğini istemeyen güçler, ki Kürt ve Türk bir araya geldiği zaman bu coğrafyada ne olmuş? Dünya yönetilmiş. Allah'tan korkun.
Bu siyaset ötesinde bir duruş istiyor. İnsanlar artık bu ülkede kavgadan, savaştan, terörden değil birbirine dokunarak, birbirine temas ederek yücelmek istiyor. Ekonomik olarak büyümek istiyor. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda bu ülkenin uçak fabrikası vardı. Şimdi biz yeni uçak yaptık, F16'yı vurduk diye efendim gurur duyuyoruz. 100 yıl sonra. Bu mu? İşte bizim en büyük sebeplerimizden bir tanesi bu. En büyük engellerimizden bir tanesi bu. Eğer bugün İmralı'ya gidip veya Türkiye'deki terör konusunda bitirmek için verilen mücadele, kim tarafından engelleniyorsa, işte hain aramaya gerek yok. Terörü durdurmaya meyil edenlere muhalefet edenler kimse, burada bunlara hainden başka diyecek bir ifade yok. Benim öyle aklım eriyor. Çünkü mahalli gazeteciyiz biz. Yerel gazeteciyiz. Aklımız o kadar. Bunların aslında akılları bizim aklımızla örtüşmüyor. Niye? Çünkü biz bu memlekette bilim, ilim, teknoloji, gelişim, dünyayla rekabet edebilecek bir huzur içinde, barış içinde bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz. Ama bunlar bizi bu Türkiye'de yaşatmak istemiyorlar. Sıkıntı burada. Kim terörsüz Türkiye, terörün karşılığındaki oluşumlara meyil veriyorsa, buna diyecek fazla bir şey yok zaten. Bunun için alim olmaya gerek yok, profesör olmaya gerek yok. devlet adamı, siyasetçi olmaya gerek yok.
BİN YILLIK KARDEŞLİK YÜZ YILDA NASIL DÜŞMANLIK OLDU?
Sonuç olarak hikaye anlatmasın kimse bize. Türkiye kalkınacaksa, Türkiye büyüyecekse, büyük Türkiye Adriyatik'ten Çin Seddi’ne hedefi, kızıl elma hedefi gerçekleşecekse bu topraklarda barış olacak. Kendine faydası olmayanın kimseye faydası olmaz. Önce birbirimize faydamız olacak. Ülkenin şu anda siyasetçilerine bakıyorum. Bu konuyla ilgili muhalif olanlara, bu işi sulandırmaya çalışanlara, karşı olmaya çalışanlara bakıyorum. Elinize ne geçecek? 50 bin can daha mı gitsin? 50. Yani bu ülke 1,5 trilyon dolar daha mı ödesin? Efendilerinize bu sözü mü verdiniz? Ya maalesef ülke bu yaralardan, bu yara deşicilerden kurtulması lazım. İnşallah önümüzdeki günlerde bunlar gerçekleşir. Dünyayı yönetmek, Türkiye'deki huzur Kürt’ün ve Türk'ün kardeşliğinden geçiyor. Kim bu kardeşliğin karşısındaysa Allah onun belasını versin. En büyük hain odur. Bunun siyaseti de yok. Bunun stratejisi de yok. Çünkü bunu istemeyenler Türk ve Kürt kardeşliğinin, dayanışmasının, et kemik ruhunun dayağını yıllardır yediler, ezildiler.
Cennet mekan Abdülhamit Han, Hamidiye alayları kurmuş. Sarayın etrafını koruyan, bugünkü cumhurbaşkanlığı muhafızlığı gibi. Devletin hazinesini koruyan, belgesini koruyan, devleti dışarıda koruyan. Bunlar hep Kürt aşiret reislerinin evlatları. Sırtını onlara dönmüş. Ne oldu da bin yıllık kardeşlik 100 yılda, 20 yılda, 30 yılda, 40 yılda bir düşmanlığa dönüştü. Demek ki bu zehirli tohumlar bu topraklara ekilmiş. Ayıklamak zor ama kafayı kaldıranın da kafasını kırmak bu milletin en büyük hani siyaseten kırmak en büyük hedefi olmalı.
ABANOZ ÖZEL’E HESAP VERDİ
Şimdi foto yorum yapıyoruz ya başladık ona. CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ve CHP'nin Akçakoca İlçe Başkanı var. Hani zamanlı zamansız arızalı çıkışlar yapıyor. “Akçakoca’ya peygamberin soyundan olduğunu iddia eden şarlatanlar” deyip de içindeki bir kini kusmuştu. Bir nefreti kusmuştu. Böyle bir ifadelerde bulunmuştu. Herhalde bir yasal müeyyide, soruşturma mutlaka olacaktır ama fotoğrafa şöyle dikkatli baktığınız zaman, abdestini alıyor orada. CHP genel merkezinde Sayın Özgür Özel beyefendi ona yani bir usul, kaide dahilinde herhalde o fotoğrafa baktığınız zaman ki fotoğrafı da paylaşan kendisi. Orada bir kulakları çekilmiş. Bu belli. Aynı gün CHP il başkanı Özcan Dağıstanlı da genel merkezden bir fotoğraf verdi. Apar topar çağırmışlar belli. Bir abdest almış.
BU ABDESTLE ÇOK NAMAZ KILAR
Bugün algı ve salgı noktasında Akçakoca'da gerçekten başarılı, yetimin hakkı, devletin malını, Beytülmalı koruyan, birilerine rant çekmeyen, menfaat sunmayan ve belediyeyi gerçekten toparlayan bir belediye başkanının en büyük hasmı Tuğrul Abanoz. O da CHP İlçe Başkanı. O da CHP'li belediye. Yani derdi, o koltuk benim hakkımdı. Bu koltuğa oturamadım. Bir dahakine otururum. Böyle nereye oturur bilmem ama bu gidişle ama burada genel merkez tarafından kulağının çekildiği net görünüyor. İnşallah bu abdestten çok namaz kılar. Bilmiyorum ne kadar namazdan, abdestten işi var da ama bu genel merkezden aldığı abdestle çok namaz kılar. Ben burada hassasiyetlerinden dolayı Sayın Özgür Özel'e ve CHP camiasındaki sağduyulu insanlara teşekkür ediyorum. Eğer bu konuyla ilgili bir açıklama olursa da bu ekranlarda herkesin açıklamasını bu ekranlarda değerlendireceğiz. Tuğrul Abanoz Efendi de daha hala 3 tane, 5 tane, 10 tane toplumda kendine yandaş olarak gördüğü insanların bu anlamda Peygamber Efendimizin soyundan olduğu iddia edilen demiyoruz da soyundan evet. Ha gavs denilerek veya başka bir makamlara koyularak çok yüceltilmiş bir noktası o onları bağlar. Beni bağlamaz. Benim için seyit durumundadır. Saygı gösterilmek durumundadır. Kendi yoluna göre de, kendi cemaatine ve cemiyetine göre de Allah rızasına hizmet ettiğini söylüyor. Bu bizim için yeterli. İnsanların beyanı yeter. Bir de eksik olursa devletin güvenlik güçleri var. Gereğini yapar. Ama yok bunlar şöyle böyle deyip de eleştiri noktasında aşağılamamak lazım. Ben gene söylüyorum bugün bu Tuğrul Abanoz kafasındakiler, bu kafalar ne kadar dini tedrisat, yayın, camia varsa ileri geri konuşurlar ama masonlara, Rotaryler’e, Lionslar’a, bu ve buna benzer cemaatlere tek kelime etmezler. Onlara şirin görünürler. Bu da bir milletin geldiği noktadır ama bütün CHP'nin böyle düşünmediğini ben bugün yaptığım temaslarda gördüm. Sonuçlarını da yakında görürüz.
BELTAŞ PERSONEL MAAŞLARINI ÖDEYEMİYOR
son olarak da bir şey daha söyleyelim. Basında Düzce Belediyesi'nin şirketleri ilgili birçok konular çıkıyor. Sayışlar raporlarında birtakım iddialar var. Ama şu bir gerçek. Bakınız hani bir bardak çayın bedeli 15 lira, 2 bardak çay 30 lira bugün.
Bizim herhangi birimize ikram edebileceğimiz gibi. Beltaş denilen firmanın personel gideri de ayda 3-4 milyon lira civarında. Bunu ödeyemiyor koskaca şirket. Bugünlerde ödedi mi bilmiyorum ama birkaç günden beri ödeyememişti. Eğer orada gerçekten ticari bir kazanç varsa ki kamu kuruluşu niteliğinde Beltaş'ın genel müdürü, Beltaş'ın yöneticileri mal beyanında bulunmak durumunda. Aynı belediye başkanları gibi veya kamuda çalışanlar gibi. Eğer gerçekten orada haklı, adaletli, kazançlı bir işler olsa personel maaşını öder. Çünkü yapmadığı iş yok veya bir ticaret faaliyeti var. Fakat bunun için de maaşlarını ödeyemeyen bir şirket. Neden ödeyemiyor? Önümüzdeki günlerde bunların hepsi zaten hangi sebeplerden dolayı parasız, pulsuz, imkansız, fırsatsız kalıyor hepsi önümüzdeki günlerde çıkacak. Ancak önce ilgililerin yapmış olduğu soruşturmanın bir bitmesi lazım. Biz de takibindeyiz. Bizim de bildiğimiz bir şeyler var. Her zaman da söylediğimiz şeyler var. Ama ne var? Masumiyet karinesi adına bir şeyler ortaya idari ve adli yaptırım başlamadan söylemenin anlamı yok. Adaleti de yok, yasal da değil.
Efendim adaletli, yasal, güzel, umutlu, terörsüz ve büyük Türkiye günlerinde buluşmak üzere hoşça kalın, dostça kalın. Allah'a emanet olun.




