Allah rahmet eylesin, ahirete intikal eden bir büyüğümün güzel bir sözü var: ‘İçimizdeki huzursuzluğun ve mutsuzluğun iki sebebi var: Gurur ve kibir. Sizi bilmem ama benim öyle.’ diyor.
Buna bir de enaniyet ekledik mi, işin içinden çıkılmıyor. Bunu neden söyledim? Şimdi geçtiğimiz günlerde Selçuk Akyol arkadaşımız bir haber yaptı. Cumhuriyet Mahallesi'nde ilk olarak Fen İşleri Müdür Yardımcısının (Olcay Ülker) Görgülü Sokak’taki evinin önünün asfaltlanmasını anlatıyordu haber. Şimdi mahalle muhtarı çıktı, ‘Biz çok memnunuz, hizmetler iyi, bu haber yalan.’ dedi.
Ey muhtar… Bu muhtarın dediğini arkasında onaylayanlar veya muhtara böyle dedirttirenler, şıracılar-bozacılar…
Beni iyi dinleyin ve kamuoyu. Öncü yalan haber yapmaz. Bu mahallede, bu sokakta fen işleri müdür yardımcısının evi var mı, yok mu? Haber konusu bu zaten. Var. E yalan nerede? Buradan başlamış ‘Öbür taraflarda işte kazıklar var, yarıklar var.’
ZENGİNİN DAĞLARI AŞTIĞI FAKİRİN DÜZ YOLDA ŞAŞTIĞI DÜZCE’DE YAŞIYORUZ
Ben onları bilmem. Oradaki yarığı, kazığı, çamuru, düzgünü ben bilmem. Buradan başlanmış mı? Bir de burası programlanmış. Şimdi işin özünde şu var. Hasbelkader bu müdür burada oturuyormuş. Birçok mahallede bu sıkıntı çok ciddi boyutta var ama kelli felli, zengin müteahhit, imtiyazlı olanların daha inşaata başlamadan mahallelerine, önlerine veya caddelerine asfalt dökülüyor. Hani beraber yeniliyor, içiliyor, oturuluyor, kalkılıyor, hayat paylaşılıyor ya. Bir de yeni yapılan alanlarda 3 tane, 5 tane, 10 tane atıyorum villa var. Buranın yolu yapılıyor. İşin başındaki Okan Kaltu'ya sesleniyorum. Yani “Bize yalan söyledi.” diyorsanız, Düzce'yi baştan sona dolaşırız. Bir tane, iki tane var böyle her gün bununla ilgili haber yaptığımız için devamlı geliyor. Bunların içinde istismar da vardır ama genel anlamda hani zengin dağları aşırır, fakir düz yolda şaşırır diyor ya. Bu etkili, yetkili insanların evleri, köyleri, imkanları, fırsatları paylaştığı oranda çarpma, çıkarma, toplama ve bölme işlemine göre hızlandırılıyor, imtiyazlandırılıyor.
ÖZLÜ’NÜN GAYRETİ GÖRÜNMÜYOR BİLİNMİYOR
Gelelim şimdi işin aslına. Bunlar niye böyle oluyor? 2011'den beri de tanıyorum Sayın Faruk Özlü'yü. Faruk Özlü gerçekten bir şeyler yapmaya çalışıyor iyi niyetiyle. Fakat sofraya ne konursa onu yiyor. ‘Efendim burayı böyle yaparsak iyi olur. Burayı böyle yaparsak iyi olur.’ deniyor kendisine.
Peki bu bürokratlar, belediye işindeki memurlar ve hiyerarşi ne yapıyor? Buranın sahibi biziz. Bu yarın gidecek ama biz buradayız. Her belediye başkanına uygulanan Faruk Özlü'ye de uygulanıyor. Her belediye başkanının yaşadığını Faruk Özlü de yaşıyor. Her belediye başkanının tecrübesini Faruk Özlü de yaşıyor.
BİZ YALAN HABER YAPMAYIZ! YAPTIYSAK ADLİYE FEVZİ ÇAKMAK’TA
Geçtiğimiz gün yine bir haber yapıldı. Düzce'nin içinde bir sokak çamur deryası içinde. Detaylarına girmeyelim şimdi. Biz yalan söylemiyoruz arkadaş. Yalan mı söylüyoruz muhtar. Yalan mı söylüyoruz Okan Kaltu? Yalan mı söylüyoruz fen işleri müdür yardımcısı Olcay Ülker. Mahkeme, adliye Fevzi Çakmak’ta. “Benim bu sokakta evim yok. Bu sokakta herhangi bir işlem olmadı. Öncü yalan söyledi.” deyin. Biz yalan söylemeyiz. Yalanla işimiz olmaz ama gaflete düşebilir miyiz? Düşebiliriz. Yanlışa düşebilir miyiz? Mutlaka düşebiliriz; ancak lütfen o şıracının şahidi bozacı, kolpaçino anlayışlarıyla yalanlandı. Bırakın bu işleri. Tastaki ekmek bittiği zaman dönülüyor bize.
Herkes vicdanından, imanından, haddinden hareket etsin. Doğru bir tane. Ancak Düzce Belediyesi'ndeki olumsuzlukların iki tane sebebi var. Bir Faruk Özlü gibi 7/24 kafayı bu işe yoran anlayışın hakim olduğu bir ekip yok. Bu ne demek? Faruk Bey, gece 02:00'de yatar, sabah 06:00'da kalkar. Gece-gündüz hiç durmuyor. Adamın özel hayatı bile yok. Aile hayatı bile yok ama ne var burada? Burada herkes laylaylom’da. Faruk Bey'in haricinde herkes laylaylom’da. Kar muhabbetin, zarar hazinenin…
Fik fik arabalarla gez, iş adamlarının yanında otur, kalk, ye, iç, lale devri…
Belediye başkanının 3-4 saat, 5 saat, 10 saat uyumuyor zaten de, yani memlekete bir şey katayım diye uğraşıyor diğerleri “burası bizim, bu gidici” zihniyetinde… Birinci sıkıntı bu. İkinci sıkıntı, hepsinden önemlisi şu. Herkes kendine bir alan açmaya çalışıyor. Maddi, manevi, içtimai. İstisnalar kaideyi bozmaz. Belediyenin içinde gerçekten fedakar çalışan, belediye başkanının bu mücadelesini gören insanlar vardır, çalışanlar vardır; ancak bir liyakat ve ekip ruhundan yoksun. İki burası bizim, bunlar gelip geçici. Biz birbirimize bir olalım, diri olalım, onu olalım, bunu olalım muhabbeti. Belediyedeki bu aksaklıkların en büyük sebepleri bu.
ÖZLÜ’NÜN İYİ NİYETİNİ İSTİSMAR EDEN YÖNETİCİLER VAR
Peki üçüncü bir göz lazım mı? Onu da Faruk Bey bilir. Fakat mesela örnek vereyim size; Şu anda belediye şirketlerinde bir soruşturmalar var. Bir istismarlar var. Bir suistimaller var. Şimdi eskiden hastanede bir sağlık ihmali olduğu zaman pansumancılara, hemşireye yıkılırdı bütün suç. Doktoru var bunun ve burada da birkaç kişiye suç yıkılmak isteniyor. Yani bir usulsüz bir iş var. Uygun olmayan bir iş var. Etik olmayan bir iş var. Kapının önünden değil de arkasından dolanan bir işler var. Ön kapıdan değil de arka kapıdan giriş-çıkışlar var. Bu işin bütün hepsini de bu işin başındaki genel müdür denilen vatandaş, zevat biliyor. Ne oluyor peki biliyorsa? Aleni istismar olan konular var. Neticede bu beytülmal Düzce'nin malı, Düzce'nin değeri ama kullananlar, tasarrufta bulunanlar eğriyi doğru, doğruyu eğri gibi göstererek, özellikle Faruk Özlü'nün iyi niyetini istismar eden yöneticiler var. Şirketlerde de var, birimlerde de var. Bu da vatandaşa nasıl yansıyor? Sıkıntı olarak yansıyor. Problem olarak yansıyor. Hizmetsizlik olarak yansıyor. Peki sen bunu bu aklınla gördün de, Faruk Bey bu aklıyla görmedi mi? Onun cevabını da cuma günü verelim. Hoşça kalın, dostça kalın. Allah'a emanet olun.




