Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bugün (5 Kasım) gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Tabii devlet aklıyla bunlar konuşuluyor; ama biz millet aklıyla anladığımızı söyleyelim. Konuşmasında “Dindar ve muhafazakar gençlik yetiştirdik 23 senede.” dedi Sayın Cumhurbaşkanı.

Tabii niyet bu. Biz bunu biliyoruz, ondan yana bir endişemiz yok. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Beyefendi, bir gün bir televizyon kanalında, “Ben Sayın Cumhurbaşkanının devlet vatanseverliğinden hiçbir endişem yok. Ancak çok yalnız kalıyor.” demişti. Bunu bir not olarak düştük.

İMANLI GENÇLİK İKTİDAR OLUR MU BİLMEM, MUKTEDİR OLMAYACAĞINI BİLİYORUM

Gençlik, yani dindar gençlik dediği gençlikle 2026'da veya 2028'de olabilecek bir seçimde iktidar olunur mu onu pek bilmiyorum. Bu gençlik, bu dindar denilen gençlik bu anlamda burada durur mu bilmiyorum ama muktedir olunmayacağını biliyorum. Çünkü gençliğe dün anlatılmadı, bugün yaşatılmadı. Hepsinden önemlisi şu: Ailelere—anneye, babaya, ebeveynlere—evlatları üzerindeki tasarruf kanun ve yasa noktasında alındıktan sonra evladına söz geçiremez, yaptırım yaptırmaz bir halde anne ve baba. İşte en büyük sıkıntı burada.

İstanbul Sözleşmesi kapsamında yapılan anlaşmalarla neyse bu ortadan kaldırıldı ama yasalar devam ediyor. Bugün 18 yaşındaki bir delikanlı veya bir genç kız anne ve babayı dinlemiyor. Hal buraya geldi. Toplum buraya geldi.

ANNENİN BABANIN EVLADI ÜZERİNDEKİ SÖZ HAKKI BİTTİ

Bir önemli konu da şu: Bakınız, bir gün bir telefon aldık. Bir anne yanıyor, bir baba yanıyor. Kızları 18 yaşına girmiş, evi terk etmiş, sıkıntı var. Hayatı düzgün olmayan bir kişiye gitmiş. Genç kız evini terk ettikten sonra anne ve babaya uzaklaştırma kararı aldırmış. Allah kimseyi evladıyla imtihan etmesin.  O zaman emniyete bilgi verilerek, diyalog kurularak birtakım sonuçlar alındı; ama herkes bu şansa sahip değildi. Allah bu milletin nesline, geleceğine önünü açmak adına niyetleriyle birleştirsin inşallah diyoruz.

Ama şu andaki gençlik, anne ve baba, ebeveyn, büyük dede, ata terbiyesinden yoksun bir halde yetiştiğinden o kadar dindar, o kadar muhafazakar bir kimlikte bir yapı içinde değiller. Yani bu millet büyük millet. İnşallah buna bir çare olunur, bulunur büyüklerimiz.

Düzce biliyorsunuz, kışa giriyoruz. Hava kirliliği var. Organize sanayi bölgeleri, bacalar, egzozlar, D100 karayolu, TEM otoyolu var. Buradan araçlar geçiyor, gazlar falan derken hava kirleniyor ve biz sürekli de organize sanayi bölgelerini bu kadar güzel bir alanda, bu kadar güzel tarım yapılacak bir alanda ne yapıyoruz? Genişletmesi için uğraşıyoruz. Daha çok boğulalım bu toza, dumana neyse fakat bu yanlış. Bana göre yanlış; büyüklerimize göre doğru. Ama en büyük hata bana göre, gerçekten bu coğrafyada yaşayan insanlara göre de yanlış.

GÜMÜŞOVA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ’NDE SU YOK

BELEDİYE BAŞKANINDAN SES YOK

Ancak OSB'leri yapıyoruz ama hani devrim otomobilini yaptığımızda benzini koymadık ya vakti zamanında, onun gibi. Gümüşova Organize Sanayi Bölgesi’ne 10 litre su geliyor, 30 litre su lazım. Susuzluk var, yanıyor burası. Organize sanayi bölgesini kurmuşsun Gümüşova'da; suyu yok. Fabrikalarda su yok. Sondaj yapanlar işi kurtarmış da. Peki alternatifi yok mu?

Buradan Kenan Sübekçi'ye, Gümüşova belediye başkanına sesleniyorum. Diyorum ki sayın başkan; her ne kadar OSB ile belediyeler birbirinden farklı olsa da bir belediye kendi bölgesindeki, mahalindeki sıkıntıları çözmek durumunda. Orada hem AK Parti iktidar, belediyelerden oy isterken “AK Parti'yi, belediyeyi seçin. Hizmeti görün.” mantığı var. Ha siyaseten bu doğrudur. Ancak Kenan Sübekçi belediye başkanı olarak OSB'nin ve o bölgede yaşayan insanların en büyük ihtiyacı olan su meselesini çözmek durumunda.

SİZ SORUN ÇÖZECEKSİNİZ MAZARET ÜRETMEYİN

Ne yapıldı bilmiyoruz. Mutlaka bir şeyler yapılıyor ve yapılmıyor. Ama ben ona bilmem. Hani kompozisyonun bir giriş kısmı var. Bir gelişme kısmı var. Bir de sonuç kısmı var. Ama sonuç kısmına geldiğimizde Gümüşova OSB bölgesinde su yoksa burada “pardon” demenin anlamı yok. Çözüm üretecek. Hem belediye AK Partili hem iktidar AK Partili ve Gümüşova Organize Sanayi Bölgesi’nde bu ülkeye ekonomik olarak katkısı var. Ama su yok. Bu ne biçim acziyettir ya? Su uygarlıktır. Su medeniyettir. Su hayattır. Ancak bu organize sanayi bölgesinde su yoksa bu Düzce'nin, bu Gümüşova'nın ayıbıdır. Bu ayıbı ortadan kaldırmak lazım. Acizliğidir, bu acizliği ortadan kaldırmak lazım. Mahcupluğudur, bu mahcupluğu ortadan kaldırmak lazım.

Hani bu yapılaşmalar yapılırken öngörüsü olacak; siyasetçi veya o memleketi yönetenlerin. Gümüşova Organize'deki su meselesini çözememek acizlik. Bu acizlik altında kimse kalmamalı. Ne gerekiyorsa yapılmalı.

Şimdi bana soruyorlar. Diyorlar ki: “Bana Düzce'de bir soygun yaz.” dedin de, “Evet.” Ne oldu? Şu anda bu “Soygun Yaz” filminin senaryosu hazırlanıyor. Senaristler hazırlıyor bunu. Biz de hazırlıyoruz. Yakında galasını yapıp gösterime çıkacak. Bu çok önemli.

Hoşça kalın, dostça kalın. Allah'a emanet olun.

Programın tamamını izlemek için:

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.