Bir CHP'li tanıdığım var. Yaşlı başlı bir adam. Eski, bu Önder Sav vardı ya, Önder Sav kafasında olan CHP’lilerden bunlar. Bana dedi ki: “Selamünaleyküm diyorsun.” dedi, “Dini istismar ediyorsun.” dedi. Evet, böyle dedi. “Bunu git Arabistan’da kullan.” dedi. “Selam burada kullanılmaz, işte laikliğe aykırı.” Hepsinden önemlisi, “Bunu Türkiye’de yapan yok. Niye selamdan başlıyorsun?” diyor.
BU KAFA SELAMA KARŞI KAFA
Nasıl yapalım bunu, nasıl öngörüyorsun? Dedim. “Merhaba, iyi günler.” Yani sen biraz muhafazakarsan, “Hayırlı günler.” diyebilirsin. Bunların hepsi bir hitap. Selamların en güzeli, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Sizin rahmete ihtiyacınız yok mu? İşinizde, gücünüzde, evinizde bereket lazım değil mi? Huzur lazım değil mi?
Ya işte biz bu selam yüzünden böyle bir sıkıntıya girdik CHP’li bir büyüğümüz tarafından. İşte bu kafanın aksine Özgür Özel, Sayın Kılıçdaroğlu ve Düzce’nin milletvekili Talih Özcan da selam veriyor. Selamünaleyküm diyor. O da ha oturan haziruna selam vermişsiniz, ha izleyen haziruna selam vermişsiniz. Sıkıntı ne burada?
Bilemiyoruz tabii de bu memlekette Müslüman gibi görünen Hristiyanlar var. Krifos diyoruz biz bunlara. Bunlardan mı, bilmiyorum ama dert şu: Bir insan inancından dolayı, hangi dine mensup olursa olsun, hangi inanca mensup olursa olsun yargılanmamalı. Evet, dersin ki benim inancım böyle. Senin dinin sana, benim dinim bana. Bu konuda ayet de var. “Senin dinin sana, benim dinim bana.” diyebiliriz.
BU KAFA DEĞİŞMEDEN İKTİDAR YÜZÜ GÖREMEZLER
Ama sen Müslüman mahallesinde salyangoz satan bir zihniyet bitmemiş. İşte CHP niye iktidar olamıyor? Talih Özcan gibi bir gönül insanı var, herkese selamünaleyküm diyor. Onun partilisi “Niye selamla başlıyorsun?” diyor. Bizi eleştiriyor. İşte üstüne ne kadar elzem de, işte üstüne elzem olmayan bir konu daha.
SEN Mİ ÖDEYECEKSİN DÜZCE BELEDİYESİ’NİN BORCUNU?
Tanju Özcan, Bolu Belediye Başkanı. Şimdi çıkmış birkaç gün önce, Düzce Belediyesi ile ilgili, “Bizden 200 milyon lira geliri az. Bizim 500 küsür milyon borcumuz var. Bunların 1 milyar küsür borcu var. Piyasaya 800 milyon ödenmesi lazımmış.” diyor. Ya sana ne be adam? Sen mi ödeyeceksin parayı? Düzce Belediyesi’nin borcunu harcını sen mi ödeyeceksin? Muhasebe müdürü müsün sana ne?
Yani, sana ne değil mi? İşte bunlar çok yanlış şeyler. Şimdi Tanju Özcan, CHP’li bir belediye olarak bir siyaset yapmış veya bir ölçü koymuş. Demiş ki, “Biz daha başarılıyız, Düzce Belediyesi başarısız. Biz az borçluyuz, onlar bizden çok borçlu.” demiş. Muhasebeciliğini yapmış. E senin ödeyeceğin bir para var mı? Yok. Düzce’den oy mu alacaksın? Yok. Düzce’ye oy mu vereceksin? Yok. Sana ne?
ÖZLÜ’NÜN ŞUKARASI NEREDE?
Bunu şimdi Faruk Özlü’nün etrafında maddi, manevi, içtimai faydalanan adamlar var. Maaş alan gazeteciler var. Fatura kesen gazeteciler var. Müdürler var. O var, bu var, şu var. Herkes bu işten makamın kudretinden, iktidarın muktedirliğinden faydalanıyor. Ben bekledim birkaç gün. Bakalım kim ne diyecek diye. Burada birçok insan şahittir. Bizim hiçbir şey beklentimiz yok Faruk Özlü’den. Hiçbir şey de istemedik ve istemiyoruz da. Memleketimize hizmet etsin. Toplumumuza hizmet etsin. Alavere, dalavere işimiz de yok.
Kanun nizam dahilinde birtakım isteklerimiz olur ha, olursa da olur, olmazsa da husumet beslemek gibi bir menfaatimizin uşağı değiliz. Menfaatimizin mahkûmu da değiliz. Menfaatimizin esiri de değiliz. Ancak bu işten şirket yönetim kurulu üyeleri var, siyasetçiler var. Maaşlı elemanlar var. Bin 800’e yakın belediyede çalışan personel var.
DÜZCELİ OLARAK BENİM KANIMA DOKUNDU
Düzce’nin belediye başkanına bu yapılan benim kanıma dokundu. Ben tepkimi ortaya koyuyorum. Arkadaş, kimin ne dediği de umurumda değil. Düzce Belediyesi’nin borcuyla harcıyla, sevabıyla, günahıyla bunun karşılığında Faruk Özlü vardır. Ha, AK Parti dediğiniz zaman, AK Parti’nin oyları gitti. Yeniden Refah’a, o Faruk Özlü’nün bugün Düzce’de aldığı oy şahsi oyudur yüzde 90, yüzde 10 belki partinin ne kadar etkisi olduğunu onu bilmiyoruz.
YEDİĞİNİZ EKMEKTEN OTURDUĞUNUZ KOLTUKTAN UTANIN
Ancak bu şirketlerde, bu siyasette, bu imkânlardan faydalananların bu sese bir tepki vermeleri lazımdı. Ya yediğiniz ekmekten, oturduğunuz koltuktan, aldığınız fırsattan utanın ya. Ha, ben hiçbir ekmek de yemiyorum, öyle maaşlı veya imkanlı, fırsatlı da değilim. Bunu da her yerde çok net söylüyorum.
Tanju Özcan, Düzce Belediyesi’ni ağzına dolayıp da, Düzce’den seçmenler varmış, Düzce’den dostları varmış da konuşuyormuş şeklinde söylemi üzerinden konuşursak, Tanju Özcan’a Düzce Belediyesi ile ilgili bilgi taşıyıp da oradan konuşturmaktan ne elde edeceksiniz? Yüreğiniz yetiyorsa, kendinize inanıyorsanız, siyasetçiyseniz, bu memlekette 'Böyle böyle eksik var.' deyin. Bir basın toplantısı düzenleyin veya gelin bize.
Çünkü bizim bir ünsiyet bağımız yok. Faruk Özlü’nün karşısında da değiliz, yanında da değiliz, arkasında da değiliz. Ama yapmış olduğu hayırlı hizmetler, memlekete faydalı olan şeyleri dillendirmede, ama karşı gelen konularda da dimdik durmak gibi bir duruşumuz var. Bunu herkes biliyor.
Ancak Düzce’de yaşayıp da, Düzce’de siyaset yapıp da, Düzce’de olan hadiseleri Bolu Belediye Başkanının artık hangi kafayla ne yiyip içtiyse söylediyse sana ne ya? Ben buna tahammül edemiyorum. Sen kimsin? Muhasebe müdürü müsün Tanju Özcan? Sen nesin ki? Buranın borcu var, alacağı var. Sana ne? Burada siyaset yapan adam yok mu?
Bu, bir: Faruk Özlü’ye en büyük saygısızlık. İki: Düzce’ye en büyük saygısızlık. Üç: Bunu buna taşıyıp da paylaşan, buna destek veren kim varsa, Düzce’de en büyük saygısızlığa çanak tutan saygısızlardır.
Ben buna fazla bir şey demiyorum. Sana ne?
Pazartesi günü çok önemli bir konu var. Büyük bir aile var. Büyük bir ailenin bir miras ve bir mahkeme konusu var. Onu konuşacağız.
Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun.