2025-05-08 16:52:14

AK PARTİLİ BELEDİYE CAMİ ARSASI SATTI

SADULLAH ÜNSAL

akcakoca postasi@hotmail.com 08 Mayıs 2025, 16:52

Doğduğun, büyüdüğün topraklara dair bir ifade vardır. "Yaşadığınız coğrafya kaderdir" derler. Öyle güzel bir coğrafyamız, öyle güzel bir kaderimiz var ki... Amma velakin bu kaderi biz hayata geçirmemek için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.

Şimdi, kelli felli, memleketin akıllı insanları var. Ediyorlar, eğliyorlar, memlekette karar veriyorlar. Vermiş oldukları karar insani, İslami ve vicdani değerlerde 100 yıl sonrasına hitap ediyor mu, etmiyor mu? İşte öngörülü olmak, büyük olmak buradan kaynaklanıyor.

"Sen ne diyorsun Sadullah Efendi?" dediğiniz zaman ben şunu diyorum: Düzce'nin tarım alanları mahvoluyor. Organize sanayi bölgesi, sanayi, kışın hava kirliliği derken memleketimiz kirliliğin pençesinde… Hal böyle iken Düzce’nin bir evladı çıkmış, Antalya’da üniversite kampüsünde, üniversite kontrolünde yerli ata tohumları üzerinde çalışmalar yapmış ve tarım üzerine çok büyük emekler vermiş Ali Uzun diye bir kardeşimiz var.

Düzce Üniversitesi’nde ata tohumlarıyla ilgili, tarımla ilgili birikim ve tecrübelerini akademik kadroyla ve bu işe gönül verenlerle, öğrencilerle paylaştı. Bunu bir tarafa koyalım. Bir de hakikaten tarım adına, üretim adına, toprak adına mücadele veren bir Tarım İl Müdürümüz var. Ama bu iki değer ve bunun gibi ismini sayamadığımız, tarıma katkı sunan birçok insan var. Belki de biz isimlerini bilemiyoruz.

Şimdi biz buradan baktığımızda Düzce'nin geleceği, Düzce’nin 100 yıllık geleceği, 50 yıllık geleceği tarım ve turizmde. Söylemde bu güzel. Ama bugün o Ali Uzun arkadaşımız “Düzce Tarım A.Ş.” diye bir proje başlattı ve ilk çalışmalarında karpuz ve kavun olarak, 40-50 dönüm arazide başladılar. Bunun satış garantisi de var. Yani anlaşılan yerlerle beraber...

Peki, Akçakoca'nın Yeşilköy'ünden çıkmış bir Ali Uzun bir mücadele ortaya koymuş. Bursa'dan gelmiş bir Tarım İl Müdürü hanımefendi, bir mücadele ortaya koymuş. Devletin yetkilisi, devletin yapacak olduğu belli. Şimdi bir Vanet vardı, Van İl Özel İdaresi’nin temelini attığı bir hayvancılık entegre tesisi. Yani bu çok ciddi oranda kabul gören bir projeydi.

Bir babayiğit yok mu Düzce'nin kaderini değiştirecek? Var. Peki bu babayiğitleri bir araya getirecek siyasi, ticari, ekonomik irade yok mu? Bu da var. Peki niye bir araya gelmiyorlar? Niye şahlanmıyoruz?

Yani 200 kilometre ilerimizde, Sakarya’yı artık bir tarım bölgesi olarak görelim de, İzmit ve İstanbul’a baktığınızda 150 kilometreden sonra başlayan 25 milyonluk bir nüfus yaşıyor orada. Bu 25 milyonluk nüfusun bütün tarımsal girdileri Antalya'dan, oradan buradan geliyor. Burada çok ciddi de bir nakliye farkı var.

CAMİ YERİ SATIP SAVUŞTURACAĞINA SICAK SU SONDAJINI NİYE YAPMADIN?

Efteni Gölü’nde, Efteni civarında, hani gölün altında diye biliniyor, tabii biz bilimsel verilere göre konuşalım, sıcak su çıktı. Kazı yapıldı.

Çilimli’de belediye başkanı bu termal su ile ilgili artık ne yaptı bilmiyoruz da caminin yerini sattığını biliyoruz. AK Partili belediye cami yeri satıyor. Camiye tahsis edilmiş yeri satıyor. Caminin yerini sattı, millete borç ödedi mi, etti mi bilmiyoruz da...

İşte o belediye başkanı, o kafayla Çilimli’de sıcak su sondajı yapacaktı.

Termal sistemle seralar kurularak İstanbul, İzmit, Ankara yaklaşık 30 milyonluk bir alana, sebze ve bahçelerde üretilecek meyveyle bu Düzce’nin kaderi değişir arkadaş.

Bunu herkes söylüyor, anlatıyor. Birisi de çıkmış “Düzce Tarım A.Ş. yapacağım.” diyor.

Ticaret Odası, esnaf odası, şunlar bunlar, dünyayı geziyorlar. Hani itibardan harcamaya hiç kısıtlama olmaz hesabı... Yani bir şehrin merkezinde 30-40 bin TL kira, 30, 40, 50 bin lira personel, işte yedin, içtin, oturdun, kalktın... Bir yerde oturmanın bedeli 100 bin lira. Ne katıyorsunuz kurumlarınıza? Bu milletin, esnafın, vatandaşın, odalar işte ticaret erbabı... Ne katıyorsunuz da o 100 bin lirayı her ay harcıyorsunuz? Kendi arabalarınızın, maaş ve harcadıklarınız hariç olmak üzere...

DÜZCE’Yİ SEVEN ALİ UZUN’A ELİNİ UZATSIN

Ben buradan sesleniyorum. Seslensem ne olur bilmiyorum ama sesleniyorum: Düzce Tarım A.Ş.’yi başlatan Ali Uzun’a herkes ellerini uzatsın, takip etsin. Gölyaka Belediyesi, Çilimli Belediyesi, Düzce Belediyesi, bir araya gelip, İl Özel İdaresi, Ticaret Odası, Esnaf Odası, Ziraat Odaları... Ne odaysa... Kimse... Borsası ve iş adamları bir araya gelerek Düzce’deki tarım şahlanmadıkça, şu memleketteki ticaret de, coğrafya da bize bedel ödetir.

DÜZCE OVASINDAKİ İMAR KATLİAMINI DURDURUN

Yazık, günah. Darıcı Mahallesi’ndeki, Sarayyeri’ndeki o tarımsal arazilerin imara açılmasında, o Küçük Ahmetler çevresindeki organize sanayi... Dümdüz arazi, insan diksen çıkar. Ama bizim öngörülen, bizi idare edenler, bize siyaseten yol verenler, siyaseten akıl verenler, karşında eğilmemizi isteyenler, bükülmemizi isteyenler bunu görmüyor mu? Görüyor. Kelli felli maaş, her türlü kurumda itibar, bitmeyecek mi o günler? Sayılı gün çabuk gelir.

Ben şunu söylemeye çalışıyorum aslında: Düzce’de bu bir gerçek. Benim söylememle bu gerçek ne değişecek, ne geri gelecek, ne ileri gidecek...

DÜZCESPOR’A VERİLEN DESTEK DÜZCE TARIMINA VERİLSE…

Hakikat, hitapla ortaya çıkar. Hitap etmeye çalışıyoruz. Diyoruz ki: Düzce’de yönetenler, kim olursa, Düzce adına konuşanlar, bugün çok basit bir örnek veriyorum: Dipsiz bir kuyu... Bir Düzcespor’a toplanan para, yapılan organizasyon, Düzce'nin tarımına ve turizmine yapılsa, şu memlekette 15 tane adamın peşinden koşan 250 bin kişinin kaderi değişecek.

Yemeden içmeden, cebine para girmeden huzur yok, mutluluk yok.

YUNUS BEY GÜNAYDIN

Yunus Özay Er uyanmış uykudan. Uykuda mısın? Hani “Sevgili Yarim Uyan” diye bir türkü var ya... Uyanmış, aylar geçmiş.

Adliye, Fevzi Çakmak’ta biliyorsunuz. İYİ Parti il yönetimi, Arapçiftliği’ndeki yapılan usulsüz kazı ve konularla ilgili yetkililer, şirket genel müdürü –ismini anamıyoruz, çok önemli bir isim– onunla ilgili, muhtarla ilgili, bu işin muhatapları kimse Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş. Uyan da balığa gidelim, kaç ay geçti ya?

“İnsanların üzerinde töhmet kalmasın.” diyor, yargılansın, beraat etsin veya ceza alsın, işin sonunda öyle oluyor veya takipsizlik oluyor. Hiç gerek de görülmüyor. Bunun için biz bu beyefendiler için –Yunus Özay Er’i kastetmiyorum– bunları konuştuğumuz için savcılıklarda, mahkemelerde ifade veriyoruz. Niye? Düzce’nin dağı, taşı, çakılını müdafaa ettik diye…

BU DÜNYADA OLMASA DA DİĞER TARAFTA HESABINI VERİRSİNİZ

Düzceli olmayan, Düzce’de doğmayan, Düzce’yi bilmeyen, Düzce’ye kadar hayatında bir yerlerde nemalanmamış, büyümemiş, yetkilendirilmemiş, etkilendirilmemiş adamlar yüzünden biz ifade vermeye gittik. Yargılanıyoruz, önemli değil. Yunus Özay Er, üç ay sonra, dört ay sonra çıkmış, Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş. Çok iyi iş yapmışsınız. Çok iyi bir iş yapmışsınız. Çakıllar gitti, dereler kapandı, yağmurlar yağdı, yarıklar kapandı. Çiçekler açtı. E burada bir yarık vardı diye... Efendim...

Şimdi anlamak mümkün değil. Muhalefetiyle-iktidarıyla herkes kendi hesabını yapıyor, bu milletin hesabını yapan yok.

Ama şu da unutulmamalı: Bu milletin sırtından, bu milletin iradesiyle, bu milletin gücüyle, maddi manevi, içtimai olarak dünyada yaşayanlar, ahirette bunun hesabını mutlaka verecek. Ahirete inananlar için... İnanmayanlar bildiği gibi yapsın.

Cuma günü akşamı saat 20.00’de, geçen hafta yaptığımız Talih Özcan’la programımız var. Bu program, teknik aksaklıklardan dolayı sağlıklı izlenemedi. Onun için bunun tekrarı var.

Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet.

Programın tamamını izlemek için:

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.